POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PCOS)
PKOS’UN TANISI
Günümüzde PKOS tanısı koyarken, 2003 yılında Rotterdam’da ESHRE/ASRM konferansında kararlaştırılan tanı kriterleri veya 2006 yılında AE- PCOS (Androjen Fazlalığı ve Polistik Over Sendromu Topluluğu) konferansında kararlaştırılan kriterler kullanılmaktadır.
Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH)’nün 1990, kriterlerine göre PKOS teşhisi için aşağıdaki parametrelerin hepsinin saptanması gerektiği bildirilmektedir (6).
Klinik ve/veya biyokimyasal hiperandrojenizm
Yumurtlama düzensizliği (oligo-ovulation) (oligo/amenorrhea)
PKOS’un neden olabileceği diğer herhangi bir durum
ESHRE/ASRM (Rotterdam), 2004 kriterlerine göre PKOS teşhisi için aşağıdaki parametrelerin iki tanesinin saptanması yeterlidir (7).
Yumurtlama düzensizliği (oligo-ovulation veya anovulation)
Klinik ve/veya biyokimyasal hiperandrojenizm
Polikistik over morfolojisi
AE-PCOS Topluluğu, 2008 kriterlerine göre teşhis için aşağıdaki parametreler yeterli olmaktadır (8).
Klinik ve/veya biyokimyasal hiperandrojenizm
Yumurtlama düzensizliği ve/veya polikistik over morfolojisi
PKOS’TAN KAYNAKLANAN HORMONAL VE METABOLİK SORUNLAR
PKOS’ta İnfertilite ve Hormonal Sorunlar
Bir oosit hücresi, mikroçevresinin regülasyonunda aktif olarak yer alarak, gelişiminin en iyi şekilde gerçekleşmesi için kendine uygun ortam sağlamaya çalışmaktadır. Ancak oosit hücresi sınırlı sayıda faktör üretebildiği için oosit hücresinin granüloza ve teka hücreleri gibi somatik hücrelerle interaksiyonu ve iletişimi folikül gelişiminde bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Granüloza hücreleri folikülün içinde oositi çevreleyen somatik hücrelerdir ve sayıları kandaki gonadotropinlerin (FSH ve LH) artması ile artar ve testosteron hormonuna tepki olarak da azalır. Folikül uyarıcı hormon (FSH) granüloza hücrelerini uyararak hücre yüzeyinde luteinize edici hormon (LH) reseptörlerini ifade etmesini sağlar. LH bu reseptörlere bağlandığında proliferasyon durur. Granüloza hücrelerinin asıl fonksiyonlarından biri de steroit yapıdaki hormonları ve oosit hücresinin gelişiminde rol alan pek çok büyüme hormonunu üretmektir. Menstrual döngünün foliküler fazında FSH’ın etkisiyle granüloza hücreleri androjenleri estradiole (bir çeşit östrojen) çevirmektedir. Granüloza hücreleri estradiolün ana kaynağıdır ve yüksek estradiol seviyeleri FSH’ın yükselmesini engelleyerek anovulasyona sebep olur. Ovulasyondan sonra granüloza hücreleri LH’ın etkisiyle lutein hücrelerine dönüşür ve progesteron üretimine başlar. Ancak PKOS’da FSH düşüklüğü nedeniyle ovulasyon gerçekleşemez ve granüloza hücreleri luteinize granüloza hücrelerine dönüşemediğinden progesteron üretimi gerçekleşmez. Bu mekanizmanın herhangi bir aşamasındaki yavaşlama ya da duraksama folikülün büyüyüp çatlaması gerekirken yumurtalıklarda çatlamadan milimetrik kistler halinde kalmasına sebep olmaktadır. Bu olayların aylık olarak tekrarlaması halinde her iki ovaryumda milimetrik kistlerin sayısı artmaktadır (9). Bu durum PKO morfolojisi olarak adlandırılmaktadır.
PKOS’TA İNSÜLİN DİRENCİ, OBEZİTE VE HİRŞUTİZM
İnsülin hormonu pankreas tarafından salgılanır ve kandaki glikoz düzeyini, glikozun kas ve karaciğer hücrelerine geçişini indükleyerek düzenler. PKOS hastalarında kas ve karaciğer dokuları insüline olan duyarlılıklarını kaybedebilirler. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte kandaki insülin seviyesi glikoz düzeyini dengelemek için artar. İnsülin artışı yumurtalıklarda androjen (testosteron) üretimine ve karaciğerde SHBG (seks hormonu bağlayıcı globulin) üretiminin azalmasına yol açar. SHBG hormonundaki bu azalışla birlikte androjenler serbest hale geçer. Androjenlerdeki bu artış da hirsutisme ve sivilcelenme sorununa yol açar (10). Aynı zamanda androjenler yağ dokusunda östrojene dönüşür. Kandaki östrojen seviyesi yükselir ve böylece FSH üretimi baskılanırken LH üretimi indüklenir (11).
PKOS hastalarında sık araştırılan konulardan biri obezitedir. PKOS hastalarında obezite arttıkça ovulasyon sorunu artmaktadır. Ovulasyon sorunundaki artışla birlikte ise kilo vermek güçleşmektedir. Obezitenin ne zaman ve nasıl başladığı ve neden her PKOS’lu kadında obezite olmadığı yapılan çalışmalarla aydınlığa çıkarılmaya çalışılmaktadır. PKOS’lu kadınlarda obezitenin bir sebebi olarak yağ hücrelerinden salınan leptin hormon seviyesinin yüksek olduğu belirtilmiştir. PKOS’lu kadınlarda obeziteye neden olan başka bir neden ise glikoz intoleransı ve insülin direnci olduğu saptanmıştır. PKOS’lu obez kadınlarda hirustism ve anovulasyon daha sık görülmektedir. Tüylenme görülme sıklığı PKOS’lu ve normal kilolu kadınlarda %56-58, PKOS’lu ve obez kadınlarda %70-73 olarak saptanmıştır. Yapılan çalışmalarda; sadece ultrasonografi ile PKOS tanısı konulmuş normal kilolu kadınlara göre obez olan PKOS’lu kadınlarda kısırlık oranı %40 daha fazla bulunmuştur. PKOS’lu obez kadınların %88’inde düzenli adet döngüsü olmamaktadır ve adet düzensizliği görülmektedir. PKOS’ta oluşan insülin direnci sonrası kilo artışı problemi oluşmaktadır (Şekil 1) (12). Obezite tek başına PKOS’un sebebi olmasa da kısır döngüye katkıda bulunmaktadır. PKOS hastası obez kadınlarda kilo kaybıyla birlikte büyük oranda insülin düzeyinin düzeldiği ve buna bağlı olarak da androjen seviyesinin düşmesine bağlı olarak ovulasyonun gerçekleştiği gözlemlenmiştir (12 – 14).
PKOS’UN UZUN DÖNEM ETKİLERİ
PKOS ve Tip 2 Diyabet
Tip 2 diyabet PKOS’ta olduğu gibi hücrelerin insüline karşı duyarsızlığı sonucu oluşmaktadır. İnsülinin görevini yerine getirememesinden dolayı kanda glikoz miktarı hızla artmaktadır. Artan glikoz vücuttaki bütün hücreler için zararlıdır. Yüksek glikoz düzeyi bir süre sonra pankreastaki β hücrelerini de etkiler ve oluşan zararla insülin işini yapamaz hale gelir. Bu nedenle PKOS hastası kadınlarda risk çok yüksektir ve %35-40’ında tip 2 diyabet görülmektedir (11).
PKOS ve Kardiyovasküler Hastalıklar
PKOS’lu kadınlarda artmış insülin direnci kan yağlarının yükselmesine sebep olmaktadır. Kanda trigliserit ve düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) oranında artış, yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL) oranında azalış olmaktadır. PKOS hastası kadınlarda damarlarda sertleşme (ateroskleroz) riski ortaya çıkmaktadır. Bu durum da kadınlarda felç ve kalp krizi riskini arttırmaktadır. İleri yaşlarda hipertansiyon riski de artmaktadır. Obez kadınlarda risk artarken zayıf kadınlarda da aynı risk bulunmaktadır. Özellikle insülin direnci mekanizması genel olarak kanda pıhtılaşma eğilimi ve damar tıkanıklığı riskini artmaktadır (11, 15).
PKOS ve Kanser
PKOS’lu kadınlar hem tip 2 diyabet ve hipertansiyon riskleri nedeniyle hem de rahim iç tabakasının dökülmemesi (adet kanaması olmaması), yüksek östrojen düzeyi ve yumurtlama olmamasının sonucu olarak progesteron salgılanmaması nedeniyle kanser riski artmaktadır. PKOS ile meme ve yumurtalık kanseri arasında bağlantı olduğuna dair çok az çalışma bulunmaktadır (4, 11, 16- 18). Obezite, hiperandrojenizm ve inferilite PKOS ile ortaya çıkmakla birlikte meme kanseri ile de ilişkilendirilmektedir. Bununla birlikte yapılan çalışmalarda PKOS ile birlikte artış gösteren meme kanseri profili gözlemlenememiştir (17). PKOS ile ilişkilendirilen durumlardan biri olan uzun süreli yumurtlamanın olmaması durumu endometrium kanseri açısından riski artırmaktadır. Yine PKOS ile birlikte görülebilen obezite, diyabet, hipertansiyon, infertilite gibi durumlar da endometrium kanserinin oluşmasında bilinen faktörlerdir (19).
PKOS TEDAVİSİ
Hastaların %5-10’unda kilo kaybı menstrual döngünün düzelmesini ve glikoz toleransının artmasını sağlamaktadır. İleri yaşlarda gelişebilecek tip 2 diyabet, tromboembolizm ve kardiyovasküler hastalıklar gibi sorunların oluşma olasılığını da azaltmaktadır (20).
PKOS’ta insülin direnci gelişmesi anahtar rol oynamaktadır, bu nedenle tedavi önce insülin direncini düşürmek ardından da hormonal kontrolün sağlanmasıyla mümkün olmaktadır. Yapılan çalışmalar, metformin tedavisinin obeziteden bağımsız olarak kan şekeri düzeyini dengelediğini ve yüksek erkeklik hormonunu düşürdüğünü göstermektedir (21). PKOS olan kadınların büyük çoğunluğunda metformin tedavisinin adet düzensizliğini ve yumurtlama fonksiyonlarını düzenlediği gözlenmiştir. Ancak metforminin klomifen sitrat (CC) (östrojen reseptörü düzenleyici) ile birlikte kullanılması özellikle canlı doğum oranının artışında çok daha iyi sonuçlar vermektedir (22).
PKOS’da erken gebelik kaybı sık görülen bir sorundur. PKOS‘lu kadınlarda gebeliklerin %50’ye yakınının ilk üç ayda kendiliğinden düşükle sonuçlandığı tahmin edilmektedir. Genetik faktörler ve insülin yüksekliği “düşük” oranını arttırmaktadır. Metformin, CC ve FSH türevi hormon tedavisine yanıt vermeyen hastalarda tüp bebek tedavisine geçilmektedir. Tüp bebek tedavisinde verilen ilaçlarla yumurtalar dışarda (IVM; in vitro maturasyon) veya yumurtalık içinde geliştirilir ve spermlerle mikroenjeksiyon yöntemi ile birleştirilir (IVF; in vitro fertilizasyon). Döllenen yumurtalar embriyo haline geldikten sonra içlerinden en iyi bölünen ve kaliteli embriyo seçilerek transfer edilir (14).
Kaynak: Aydos A, Öztemur Y, Gür-Dedeoğlu B. Polikistik over sendromu ve moleküler yaklaşımlar. Turk Hij Den Biyol Derg, 2016; 73(1): 81-8.